Yazar: admin
Emniyet Müdüründen Ezber Bozan Cümleler
Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, dağda ölen insana ağlamadıkça Güneydoğu’daki sorunun çözülemeyeceğini söyledi.
Diyarbakır’da 1990’lı yıllarda 5 yıl görev yapan ve son emniyet müdürleri kararnamesiyle Siirt’ten Diyarbakır’a atanan Güven, basın mensuplarıyla bir araya geldi.
“ÖLEN TERÖRİSTE AĞLAMIYORSANIZ İNSAN DEĞİLSİNİZ”
Güven, terör sorununa ilişkin şunları söyledi:
“Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz, demiştim. Eline silah alıp çoluk çocuk demeden insan katleden canavarlaşmış bir teröristi de entegre edemiyorsanız devlet değilsiniz. Ben bu iki duygu arasında gidip geliyorum. Benim yitik evladım dağa çıkmış, keşke ulaşabilseydim. Keşke önüne normal bir hayat sunabilseydim. Keşke onun terörize olmasına mani olabilseydim, diye ağlarım. Ağlarım her teröriste, içim ezilir.
“BİR ÇOCUK DAĞA ÇIKIYORSA HEPİMİZİN PAYI VAR”
Diyarbakır o kadar güzel insan yetiştirmiş ki ama şimdi canavar üretiyor, niye? Denetimsizlikten, kontrolsüzlükten, insana ulaşamadığımızdan, insan odaklı hizmet veremediğimizden. Bir çocuk dağa çıkıyorsa hepimizin payı var, nasıl özeleştiri yapmayalım. Benim karakoldaki memurumun kötü davranmasıyla, kontrolde yaptığım aşırı güçten dolayı…
“TOPLUMDAKİ SIKINTIYI ÇÖZMEK GEREK”
Sosyal yaşamda tutunamamış çocukların yüzlerce özgeçmiş raporunu okudum. Bu çocuklar yazmış; ulusal kurtuluş savaşımıza katkıda bulunmak istiyorum, en son cümlesi. Evladım, yaşın kaç? 12. Baba işsiz, annemi dövüyor. Sosyal çevre berbat. Sosyal yaşam savaşını devam ettiremiyor, ‘ben savaşacağım’ diyor. Bundan ne anlamamız gerekiyor? Çocuk kaçıyor işte, bulunduğu yerden kaçıyor. Bunun kaçmasının sebeplerden biri bensem diğeri de sizsiniz yani. Bu toplumda mutlaka bir sıkıntı var demektir. Bunu orta yere koymazsak nasıl çözeceğiz? Tabi ki konuşacağız, beraber hareket edeceğiz, kaybettiğimiz, insan çünkü.
“YILLAR ÖNCE ANNE VE ÇOCUKLARA ULAŞMAK İSTEDİM”
Diyarbakır’da istihbarat biriminde 5 yıl görev yaptığını hatırlatan Güven, “Bir zamanlar ‘bana 5 kişilik bir ekip verin, çocuğu dağda olan annelere gidip ulaşayım’ dedim. ‘Seni öldürürler’ dediler. Dedim; kapısına kadar gittiğimiz insan öldürmüyor da kapısını çalarak girdiğimiz insan mı öldürecek? Keşke o zaman bunları yapabilseydim, bu kadar geç kalmasaydık.
“90’LARDA DİYARBAKIR’DA 5 YIL ŞİİR YAZAMADIM”
Diyarbakır’da daha önce görev yaptığı 5 yıla da kısaca değinen Güven, 5 yıl görev yaptıktan sonra söyleyebildiği iki cümle olduğunu dile getirdi. Güven, şöyle devam etti: “Yüzyıllardır Dicle’yi besler gözyaşlarım, Ben ağlamazsam kurur sanırım. Ben şiir yazıyordum. Burada 5 yıl boyunca şiir yazamadım. Akşam saat dörtten sonra kimse sokağa çıkmıyordu. Birisi sokağa çıksın diye yalvarıyorduk bir tek biz vardık sokakta gezen. Saat 4’ten sonra nerede patlama olacak, kimin yanacak diye endişeyle bekliyorduk. Orda burada devriye geziyordum ama kimseye bir şey olmasın”
5 YILDA 3 KEZ PİKNİK
Diyarbakır’da kaldığı 5 yıl boyunca sadece 3 kez pikniğe gidebildiğini anlatan Güven, normal bir hayat yaşaması gerekirken bunu yaşayamadığını belirtti. Bu coğrafyada hayatın normal olması gerektiğini ancak normal olmadığının altını çizen Güven, şunları söyledi:
“BURADA HAYAT NORMAL OLMUYOR”
“Ama bu coğrafyada normal olmuyor. Boyumuz küçüktü, sözümüz dinlenmiyordu ama uzun zamandır sosyal devlet olmayı başarmış bir devletimiz var. Herkese ulaşmaya çalışıyor artık. Dula, yetime, öksüze, işsize… Bir şekilde ulaşıyor, yardım ediyor. Perişanlık içinde olan insanlar var. Bilmediğine ulaşamaz insan ama bilmeye ve ulaşmaya çalışacağız.
“ÖNCE VATAN DEĞİL ÖNCE İNSAN”
Devlet, hizmet için vardır. Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Devletimizin sürmekte olan somut öneriler var. En büyük sorun; anne ve çocuklara ulaşamamaktı. Siirt’te bir projemiz vardı. 3 dilde Kürtçe, Türkçe ve Arapça. Okulların bahçesinde sinema yaptık. Ulaşabildiğimiz insana ulaşalım ve çözmeye çalışalım istedik. Çok ciddi dönüşümler aldım”
TEM’e Bir TIR Dolusu Su Döküldü
TEM otoyolu Hereke kesiminde devam eden yol çalışması nedeniyle kullanılan D-100 Karayolu’nda meydana gelen trafik kazasında bir kişi yaralandı. Kaza nedeniyle otoyoldaki sürücüler de saatlerce trafikte kaldı.
Sabah saatlerinde D-100 karayoluna geçen, 34 TH 1353 plakalı damacana su yüklü TIR, Hereke’ye geldiği sırada virajı alamayarak devrildi. Devrilen TIR’ın içinde sıkışan sürücü Zaver Sevimli, olay yerine çağırılan itfaiye ekipleri tarafından kurtarılarak hastaneye kaldırıldı.
Ancak 20 litrelik damacanalarda bulunan bir TIR dolusu su yola saçıldı. Yol temizleme çalışmaları nedeniyle D-100 karayolu da 2 saat trafiğe kapatılınca uzun araç kuyrukları, Yarımca’ya kadar ulaştı.
HEREKE SAHİL YOLU, YOĞUNLUĞU KALDIRMADI
Trafik ekipleri, sürücüleri Hereke sahil yoluna yönlendirdi. Ancak dar olan yol, yoğun trafiği kaldırmakta yetersiz kaldı. Yol temizleme çalışmaları ve devrilen TIR’ın kaldırılmasının ardından yol, trafiğe açıldı ancak yoğunluk kolay kolay erimedi.
HEREKE GİRİŞİ, 19 EKİM’E KADAR KAPALI
TEM otoyolu İstanbul istikameti Hereke girişi, yol çalışması nedeniyle 19 Ekim tarihine kadar trafiğe kapatıldı. İstanbul’a gidecek araçlar Körfez turnikelerden D-100 karayoluna yönlendiriliyor, Gebze’den tekrar otobana çıkabiliyor.
Paris Hilton Arda Turan’la Oynayacak
Ünlü model Paris Hilton, reklam çekimleri için İstanbul’a geldi.
Lufthansa Havayolları’na ait bir uçakla 13.10’da Frankfurt’tan İstanbul’a gelen Paris Hilton, apronda bekletilen özel bir araçla Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Terminali’ne götürüldü.
PARIS HILTON’LA ARDA TURAN KARŞILIKLI!
Bir giyim girmasının 2012–2013 Sonbahar Kış kampanyası reklam çekimlerinde ünlü model Paris Hilton, Atletico Madrid’de forma giyen milli oyuncu Arda Turan ile kamera karşısına geçecek.
Paris Hilton ve Arda Turan’ın rol alacağı reklam filminin yönetmenliğini ise Sinan Çetin yapacak.
6 MİLYON LİRALIK REKLAM
Paris Hilton-Arda Turan’lı reklam filmi, firmaya 6 milyon liraya mal oldu. Aslan payı Paris’e gidecek. Arda’nın kazancı, sadece 1 milyon lira.
BİR TWEET’E 100 BİN $
Şirket, Hilton’dan reklam filminin duyurusunu Twitter’dan yapmasını istedi. Hilton her tweet için 100 bin dolar talep edince istekten vazgeçildi. Paris, reklamda giyeceği 62 parça ürünü beğenmeyince koleksiyon yeniden tasarlanıp Hilton’dan onay alındı.
kemal sunal (DAVARO) full
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=SL5Rsfv343U&w=420&h=315]
Kibar Feyzo Kemal Sunal Şener Şen
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=5EUes_HnilQ&w=420&h=315]
Kemal Sunal – Kanli Nigar
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=XLBk-0Sz2eA&w=420&h=315]
Kemal Sunal Filmleri – Dokunmayın Şabanıma
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=bE20M_bRC_s&w=420&h=315]
Entel Köy – Efe Köye Karşı- Esesliful
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=kgQJNT_AJIw&w=560&h=315]
Siber Savaş Nedir
Aslında bu konuda yaygın ve bir üst kavram olarak tercih edilen terim “bilgi savaşları”dır. Gerçekten de “bilgi savaşları” sadece bazı hack faaliyetleri yapmaktan ibaret değildir. Bir üst kavram olarak “bilgi savaşları” terimi aynı zamanda “Siber Savaş”ı da içine alır. Bu yüzden “siber savaş” için genel bir tanım vermek zordur. Bu zorluğu göz önünde tutan bazı yazarlar kesin bir tanım vermektense “siber savaş”ın ne olduğunu ve ne olmadığını incelemektedir. Örneğin ABD Ulusal Savunma Akademisi’nden Marin Libicki bu konuda tanım vermenin zorluğunu hepimizin bildiği gözleri bağlı insanların bir fili tanımlaması örneğiyle açıklıyor. Filin hortumunu elleyene göre fil kalın bir halatken, filin bacağını elleyen diğerine göre ise fil bir ağaçtır. Yani siber savaşın ne olduğu sizin ele aldığınız yönüne göre değişecektir.
Bu sebeple “siber savaş” veya “bilgi savaşı” genelde üçlü bir ayırıma tabi tutulmaktadır. Bunlar; “Kumanda ve Kontrol Bilgi Savaşları ( C2W ) ” ; “Elektronik Savaş” ve “Psikolojik Operasyonlar ( PsyOps.)”dır.
Bu üçlü ayırıma karşı siber savaş kavramının ilgilendirdiği alanların ikiye ayrılarak birbirlerinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi ve gerçek anlamda siber savaş arenası olan alan “ulusal güvenlik” alanıdır. Diğeri ise bazılarının kendilerini tatmin etmek veya kendilerini tanıtmak için oynadıkları bir sirk arenasıdır. “Siber savaş”ın asıl cereyan edeceği “ulusal güvenlik” arenasında savaşın hedefi bir ülkenin elektrik şebekesi, iletişim ağları, hava kontrol sistemleri gibi hayati altyapılar olacaktır. Ulusal altyapılara yönelik bu tehditler bugün “siberuzay Çernobil tehlikesi” olarak adlandırılmaktadır. Çernobil’de binlerce insanın öldüğü ve eko sistemin büyük zarar gördüğü düşünülecek olunursa, “siber savaş”ın ulusal güvenliğe ve altyapıya verebileceği zararlarlarla, Çernobil’in verdiği zararlar arasında yapılan bu benzetmenin ne kadar ciddi sorunlara işaret ettiği daha iyi anlaşılabilecektir.
“Siber savaş”larda silahlar artık komutanlardan daha çok kumanda sistemlerine çevrilmiştir. Bu sebeple günümüz savaşlarında artık korunması gereken kumanda kontrol merkezlerinin kurulması kaçınılmaz görünmektedir. Orduda bir söz vardır “muhaberesiz muharebe olmaz” diye. Gerçekten de bir ordunun haberleşme kumanda merkezlerine yapılacak siber saldırılar ile o ordunun savaşma kaabiliyeti önemli ölçüde zayıflatılabilir. Bu durum yukarıda bahsettiğimiz C2W ( Command and Control Warfare ) tipi “siber savaşlar”a iyi bir örnektir.
Konunun başında da belirttiğimiz gibi “siber savaşları” daha tercih edilen bir deyimle “bilgi savaşları”nı hack-¤¤¤¤¤ eylemlerine indirgemek imkansızdır. Yine yukarıda bahsettiğimiz EW ( Electronic Warfare ) tipi “siber savaş”larda anti-radar sistemleri, kriptografi gibi araçlar kullanılmaktadır.
PsyOps. Tipi “bilgi savaş”larında televizyon, radyo, internet gibi iletişim araçları ile propaganda ve antipropaganda yoluyla düşman psikolojik baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Basına yansıyan haberlere göre Irak’lı üst düzey yönetici ve komutanlara sürekli elektronik posta gönderilmekte, cep telefonlarına sürekli mesaj yağdırılmaktadır.
Bu üçlü ayrımın dışındakilere göre ise “bilgi savaşları”nın birkaç yönü daha vardır. Bunlar; “hacker savaşları”, “ekonomik bilgi engellemeleri”, ve “bilgi savaşı” kavramını üst kavram olarak kabul edenlere göre ise “siber savaş”lardır. Bu görüştekilere göre “siber savaş”; “teknolojik emperyalizm” ve “bilgi terörizmi” ile yürütülmektedir. Hatta ve hatta “siber savaş”lar eğer her iki taraf ta yeterli medeni olgunluğa ulaşırsa tamamen sanal olarak yapılacaktır. Her ne kadar bu sonuncusu bilim-kurgu havası taşısa da bu ihtimalin de bir gün gerçek olmayacağını kimse garanti edemez.
alıntı